![]() |
||||||||||||
YEŞİLÇAM (Sadri ALIŞIK)
Takma kirpikleriyle ağlaşıyordu bir kadın Rimelleri akıyordu duvarlarından, kışlık sinemaların Siyah_beyaz mücadelelerle geçip gidiyordu seneler En hüzünlü nağmesindeyim şimdi, yedinci sanatın. Büyülü cam önünde attığım şen kahkahalar Yeşil çamlar devriliyordu faili meçhul saatlerde Motor! ...sesiyle uyanırdı günaydınlarım Stop! ... sesiyle başlardı gerçeklerin acı dansı. ![]() Kameralara oynuyordu, ALIŞIK’ tı bu adam Dudakları aşınmış, Star’lar öperdi gecelerimi Güvercin kanatları uçuşurdu beyaz perdelerimde Tahta sandalyeler taşırdı uykusuzluğumu. Hangi mevsim yitirdim adımı, ben kimim? Hangi kaldırımlardan geçip gitti benliğim? Hangi dergiler alt_üst etti yaşantımı, Hangi sigara yanığı afişlerde maskeli gülüşlerim? Küfürlü mısraların boşluğundayım şimdi Gülüşlerim korkar oldu ağıtlarımdan Yalan gömleği giyip, yalan söylüyor dilim Marmara çırası gibi yanıyordu yıldızlar Tokat attım hayatın tüm kalleşliğine amaney Yalan da olsa, yüreğim kan ağlarken Size ağlamayı, size gülmeyi, size yaşamayı öğrettim. Şark ilinde, Tunç elinde, bakır diyarında Yandım, piştim, döndüm sufi çöllerimde Elimizde ekmek oldu İstanbul sokakları ALIŞIK’ tım, karanlıkta omzuma düşerdi başım Tophane rıhtımında gezer dolanırdım. Yaş da yanacak, taş da yanacak, tersine akardı yeşil ırmak Teoride unutuldu repliklerim, şarkılardı tek sığınağım. Bol yıldızlı cikletlerde artistik resimlerim Fakir kız, esas oğlan, rus ruletiydi oynanan Sürüldüm, sömürüldüm, dövdüm dövüldüm Suyu yaran hançerdi gülüşlerim Bütün çirkeflikleri gizledim makyajımla Aç kaldım, aç yattım, onurumla yaşadım Beyaz badanalı duvarları ben imzaladım Taksim’ de bir bank üstünde Uyudum bir daha uyanDIRILmadım! .... ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Fotoğraflar Takılır kalırsın bir sabit noktada Masumiyet harcanır çocuk parkında Renklerle hesaplaşır patlar flaşlar Hatıralar dans eder fotoğraflarda. Karelere sığınır geçmiş hayatlar Ustalıkla gizlenir derin acılar Kendi yalanlarına tanıklık eder İçten pazarlıklı sahte insanlar. Poz verip ışıkların gölgelerinde Kayıtsızlığın keyfi objektiflerde Suretini arıyor yüzsüz bir adam Hayretle duraksayan negatiflerde. Yüzler var profilden cömert davranır Yüzler var cepheden çok mızmızlanır Değişik açılardan bakmak gerekir Gerçekler olduğundan farklı farklıdır. Kuşkusuz herkesin bir hikayesi var Herkesin gözlerinde derin manalar Her yüzde temsilinden geriye kalan Sahibine deşifre gülen bakışlar. ŞİİR SEDAT ERDOĞDU ![]() Beni Sensiz Bırakma Beni sensiz bırakıp gitme ne olur İçime çöküverir serseri bulut Dudağımda parçalanır gül suretin Çatallanmiş kalbimi ellerinde tut Karanlık odamda müebbetlik hasretin. Beni sensiz bırakıp da gitme n' olur Damarımda buz tutar taze baharlar Ağlamaklı dolaşırım kaldırımlarda Yanık türküler söyler düşen yapraklar Sararır yıldızlar her dokunduğumda. Beni sensiz bırakıp gitme ne olur Asılırken boynumdan sızlar yüreğin Emanet gülüşlerin boş çerçevede Acil kayıtlarımdan silinir ismin Kendimi ihbar ettim, uyuyamam ben..... Sedat ERDOGDU ![]() Başıboş Bıraktım Duygularımı Sırt çantama doldurdum yalnızlığımı Hayallerimi sığdırdım ceplerime Tövbe yeşili mevsimden kalma yüreğim Geride yangınlar çıkarıp yürüyorum. Siyah sürmelerini çekmiş geceler Kirpiklerim kucaklıyor kirpiklerimi Kiraz yanığı dudağımda tebessüm Ardıma bakmadan şehri terk ediyorum. Başıboş bıraktım duygularımı Başıboş dolanır avare kalbim Son taksidi de ödendi arzularımın Başıboş geçiyor sensiz saatler. Bir damla kan pıhtısıdır hasretin Yine nakaratındayım ben bu sevdanın Parke taşlarımı ıslatıyor gözlerin Bir kaç yağmur bulutu çekip içiyorum. Sessizce indirdim kepenklerimi Seni düşündükçe mahvoluyorum Geceninin en mahrem saatindeyim Seni düşündükçe titreşiyorum.... Başıboş bıraktım duygularımı Başıboş dolanır avare kalbim Son taksidi de ödendi arzularımın Başıboş geçiyor sensiz saatler. Sedat_ERDOGDU ![]() GÖZLERİNİN SOKAKLARINDA DOLANIR SEVDAM Gözlerinin sokaklarında dolanır sevdam Bin parçaya dağılır suretim aynalarda Gölgemle savaşırım bitmez kendimle kavgam Bir yıldız lekesi kalır taştan duvarlarımda. Usul usul gece kuşları süzülür mazgallardan Acılarım dans eder ara maltalarda Yavaş yavaş hasretini çekerim, içimdeki ağlardan Yalnızlığım korsan yürüyüşte yine voltalarda. Herkesin bir yıldızı olmalı güneş hepimizin Zig-zaglar çiziyor kaderim türlü oyunlarda. Hayalin böler uykumu, usturadan keskin Alabora olur yüreğim, her şimşek çakışında. Bir gün daha düşer, sararan takvimlerden Küçük beton avlumda, çürürüm kabuğumda Bayramlar gelir geçer demirden penceremden Kurumuş karanfilim, mektupların arasında. Sedat ERDOGDU ![]() Engelli Yakın gözlükleriyle seyrediyordu etrafını Uzak yarınlarını seçemiyordu gözleri İncecik bacaklarıyla eşitlik istiyor Yaşamaya gayret ediyordu bedeni. Büyüdükçe fark ediyordu, farklılığını… Daha fazla direnmeliydi hayata, Ruhunu daha sağlam tutmalıydı; Tütün niyetine sarıp içiyordu şiirlerini Destek çıkmalıydı koltuk değneklerine! ... Kalabalıklardan uzak, Kendine fazla yakın duruyordu ayakta sımsıkı. Bakışlarıyla cümleler kuruyor, Elleriyle sesler çıkarıyordu. Korkuyordu gazete manşetlerinden, Okuyordu her gün feleğin sillesini. Hayatın dikenli yollarında, Mekik dokuyordu hastane-eczane arasında. Engelli parkurlar aşıyordu hayallerinde Kırık kanatlı kumrular süzülüyordu penceresinden Acımtırak gülüşler suluyordu saksılarını Annesinin tabutunu taşıyamıyordu ayakları. Hakkını helal etmiyordu hayat(t) a Yükledi günahını da, sevabını da, kader(in) in boynuna… SİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Kadom(Gardaş) Çok acılar çektik çok darbe yedik Soğuk rüzgarlarda savrulduk Kadom Sevgiyle bağlanmış gül demetiydik Susuz topraklarda kavrulduk Kadom. Kuytular karanlık doruklar duman Zalimler bey olmuş halimiz yaman Vezir gururumuz dilenmez aman Felek yüzümüze gülmedi Kadom. Sırça saraylarda sefa sürmedik Yürekli ağladık sahte gülmedik Tanrıya sığındık sitem etmedik Hayat yokuşunda yorulduk Kadom. Bir acı soğanı ekmeğe kattık Ayaz gecelerde az mı aç yattık? Sımsıcak düşlerde sobalar yaktık Islak terimizi kuruttuk Kadom. SİİR : SEDAT ERDOĞDU ![]() Kendi Masalımı Anlattım Gözbebeğime Yüreğimin lambalarını söndürdüm Gözlerimde sabahladı yalnızlığım Kendi çöplüğümden topladım hayallerimi Mektuplara sığmadı hasretlik sözcüklerim Paramparça makamından çalıyordu aynalar Anason tohumları serptim dudağıma Neyzenin nefesinde kokuyordu sarhoşluğum Usulca kara duvağını kaldırdım gecelerin Alevden sürmelerini çekmişti yıldızlar Sararan yapraklarda intihar teşebbüsü Sigara dumanımın inceden tebessümü Canımın topraklarına su verdi bulutlar. Çatladı nar kabuğum, kadehimde taneler Ne büyüler bozdum kahve fincanlarında Hüzünler karaladım bembeyaz sayfalara Sabrımı öğüttüm yel değirmenlerinde Bir güneş büyüttüm sadece ikimiz için Zorla susturdum kalbimin sesini zorla… Oysa, zorla güzellik olmazmış nerden bilirdim! ... Bu şehri çiğnedim ayaklarımın altında Notasız şarkılar dinledim sabaha kadar Kendi masalımı anlattım gözbebeğime…. ŞİİR : SEDAT ERDOĞDU ![]() Okuyup Adam Olacağım Çıplak ayaklı, gözü çapaklı, Ağlamaklı bir çocuğum ben Akışına bulanık akar Zap suyum Şubat ayında donar zeytin bakışlarım İşçiyim, bir Mayısta çözülür dilim Çekiçle örsün ateşinde dans eder kelebekler Asgari hayata bağımlılık, seruma takılı umutlar Karı delme gayretinde kardelenlerim Sahte İrem bahçelerinden Hayallerimde yakutlar topluyorum. Nar irini, şark çıbanı çiçekler açar yüzümde Başaklarımdan ince rüzgarlar geçer Başımda kavak yelleri eser Aydınlık günler için, kutularda güneşi, alnımda terleri biriktirdim Çekiç, pense, levye oyuncaklarım Eve ekmek alacağım Ellerimin nasırlı yollarında koşup oynuyorum. Kızma usta, bu hayatın lastiğini Daha fazla kaldıramayacağım Demir tozu aşkına, okumak istiyorum Okuyup adam olunuyorsa! ... Okuyup ADAM olacağım. ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Potansiyel Suçluyum Gözlerinin güneşine dönüyor kalbim Ay çiçeklerim soluyor sen gülümserken Boşalmış kum saatindeyim zamanın Hatıralar ağlaşır masamda çekmecelerden... Şimdi selam kısmındayım mektubun Yokluğun ünlem gibi düşer gecelerime İmla hatalarındayım sana sevdamın Kaldırımlar yas tutar elveda derken. Dallarından dökülür merhabalarım Mühür vurma talebim red! ...dudağında Potansiyel suçluyum kendi hücremde Uçurtmalar salarım mor tebessümlerden. Duman çöker gönlümün yücelerine Hayat kuş uçumu süzülür gider Bir kadın doğurur gözbebeğimde Kurtulamam, işgalci hayallerinden. ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Sırat' ın Tam Ortasındayım Adresini şaşırdığım sokaklarda arıyorum seni Anason kokulu akşamdan kalma susuz yangınlığım Gönül çek kapının sürgüsünü kapat perdelerini İnfaz edilmeyi bekleyen masum bakışlardayım. Hafiften bir sancı takılıyor bağrımın tellerine Yağmurlara güvencim yok içten ağlamaklıyım Kirlenmiş ruhumu yıkıyorum rahmetimle Vurulmuş güller gibi kar üstünde kanamaktayım. Son gazel de güneşlenip düşüyor dallarımdan Ucundayım divitin, muska muska yazılmaktayım İkinci el, günlük aşklar geçiyor kaldırımlardan Putlar gibi bağdaş kurup, yalnızlığa tapınmaktayım. Tuz_buz olmuş aynalarda görüyorum hayalini Teskeresi yaklaşan asker gibi, heyecanlıyım Salkım salkım topluyorum Babil' in bahçelerini En uygun adımlarla sana doğru akmaktayım. Dumanlı dağların çoban türküsü dudağımda Rakı kadehimin buğulanmış buz payındayım Aman kimseler girmesin, bu aşk aramızda Bekliyorum gel bu gece Sırat' ın tam ortasındayım... ŞİİR : Sedat ERDOĞDU ![]() Son Sigaram da Karardı Son sigaram da karardı Küllendi bütün hatıralar Tepeden tırnağa kederliyim Kapımda en ayaz mısralar. Oturup dertleştim suretimle Daha ilk adımda patlar mayınlar Payıma düşeni aldım kendimce Avuçlarımda çürümüş yosunlar. Akdeniz kokusu sinmiş üstüme Tuvalde natürmort, dalda turunçlar Gemiler geçiyor demir gemiler Gurbette çekilmez oldu akşamlar. Düşlerim sığmaz oldu gözlerime Kurşunlar döküyor uçan martılar Yüreğimin şarjı bitmek üzere Dilimde en okunası dualar. Gemiler geçiyor allı yeşilli Koşturuyor yel etekli çocuklar Çınar da devrilir vakti gelince Kanadı kırılır düşer yapraklar. ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Takıntılarım Sevmek için bir sevgili aradım bu gece Dolmuş duraklarında bekledim, sabaha kadar Virgüller attım içimin sessizliğine Her noktada biraz duraksadı, takıntılarım. Ruhumu okşadı soğuk rüzgarlar Saçlarıma değdi gümüş baharlar Farklı tonlarıyla yansıdı hayat Ay çekimine kapıldı, takıntılarım. Bazen, yaramaz bir çocuğun bakışlarında Bazen, gizli mektupların satır aralarında Bazen de gülen aynaların kahkahalarında Seçenekler sundu, takıntılarım. Unutmamak için, kalın çizgiler çektim gözlerime Gül dikenlerine batırdım, işaret parmağımı Kan içtim, kardeş oldum acılarımla Dudağımı vişne reçeline bandırdım. Sevmek için bir sevgili aradım bu gece Görücüye çıkardım bakışlarımı, Tezgahta sergiledim yüreğimi sessizce Köpüklü kahveler sundu, takıntılarım. Fincancı katırları ürktü, yalnızlığımdan Boyalı martılar uçurdum kıyılarımda Kar suları döküldü iç denizlerime Durulmadı beynimde dalgalanan, takıntılarım. ŞİİR : SEDAT ERDOĞDU ![]() Topkapı Surunda Akşam Sefası Topkapı surunda akşam sefası Üstümde bir ayaz yok hiç vefası Kehribar tanesi gözler aklımda Bir şarap tadında yarin cefası. Barbutlar oynadım ay taşlarında Müebbet hapistir sevdan başımda Tek celse boşandı buluttan yağmur Hasretin şarkısı dudaklarımda. Yıldızlar geceye beşik kertmesi Nihavent dolandı rüzgarın sesi Serçeler sokuldu kanatlarıma Masallar dinledim uyku öncesi. Başaksız buğdayım tarlada yetim Sarardı kırlarda gelinciklerim Ben dursam yerinde zaman durmuyor Geçmişe borçlanıp çeker giderim. Gecenin şifresi bende çözüldü Melekler omzuma konup süzüldü Yalnızlık tuhaf bir yetimlik hali İstanbul gözümde sanki küçüldü. ŞİİR : SEDAT ERDOĞDU Son Sigaram da Karardı Son sigaram da karardı Küllendi bütün hatıralar Tepeden tırnağa kederliyim Kapımda en ayaz mısralar. Oturup dertleştim suretimle Daha ilk adımda patlar mayınlar Payıma düşeni aldım kendimce Avuçlarımda çürümüş yosunlar. Akdeniz kokusu sinmiş üstüme Tuvalde natürmort, dalda turunçlar Gemiler geçiyor demir gemiler Gurbette çekilmez oldu akşamlar. Düşlerim sığmaz oldu gözlerime Kurşunlar döküyor uçan martılar Yüreğimin şarjı bitmek üzere Dilimde en okunası dualar. Gemiler geçiyor allı yeşilli Koşturuyor yel etekli çocuklar Çınar da devrilir vakti gelince Kanadı kırılır düşer yapraklar. ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Topkapı Surunda Akşam Sefası Topkapı surunda akşam sefası Üstümde bir ayaz yok hiç vefası Kehribar tanesi gözler aklımda Bir şarap tadında yarin cefası. Barbutlar oynadım ay taşlarında Müebbet hapistir sevdan başımda Tek celse boşandı buluttan yağmur Hasretin şarkısı dudaklarımda. Yıldızlar geceye beşik kertmesi Nihavent dolandı rüzgarın sesi Serçeler sokuldu kanatlarıma Masallar dinledim uyku öncesi. Başaksız buğdayım tarlada yetim Sarardı kırlarda gelinciklerim Ben dursam yerinde zaman durmuyor Geçmişe borçlanıp çeker giderim. Gecenin şifresi bende çözüldü Melekler omzuma konup süzüldü Yalnızlık tuhaf bir yetimlik hali İstanbul gözümde sanki küçüldü. ŞİİR : SEDAT ERDOĞDU ![]() Şahsına Münhasır Dinsiz imansız bir gecedeyim Yıldızlar altında yıkanıyorum Şahsına münhasır titreşir kalbim Kendi eksenimde dolanıyorum. Mermer lahitlerde çocuk günlerim Üç boyut hayatım geçer gözümden Ateşi dost bildim tunçlar erittim Taç yapraklarıma sarıldım birden. Dudağım kurudu bir tas su verdim Kendi cumhurriyetimden dışarı çıktım Kirpik uçlarıma mayın döşedim Berlin duvarını elimle yıktım. İmanı olmayan bir gecedeyim Hayaller peşinde gezer dururum Şahsına münhasır titreşir kalbim Başıboş, avare, göçmen bulutum.... ŞİİR : Sedat ERDOĞDU ![]() Siyahlı Kadın Kelimelerin suskun, isyanların saklı Sana düşünmek yasak, yasak karşı durmaların Peşin verilmiş hükmün, sabahlar senden uzak Törelerin elinde anahtarların… Meşru hayatın dar kalıplarında Ninniler söyledin tutkularına Omzunda taşıdın sancılarını Sarıldın koynundaki yalnızlığına. Bakışlarında, yenik ifadeler saklı Sana sevmeler yasak, yasak gönül oyunların Yargısız infazlarda, ruhun kafeste tutsak Kanunlaşan törede, sessiz çığlıkların… Lal oldu dilinde hasretin şarkıları Gelincikler topladı kınalı dudakların Belki son bir duaydı, yakılan bu ağıtlar Vicdanlara sarılıp, gittin siyahlı kadın… ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Yalnızlık Dilimde Mahur Bir Şarkı Papatya falına boşa aldandım Sen gittin...ardından isyan başlattım Örgütledim gökteki tüm yıldızları Serçe uykusundan erken uyandım. Nefesim kuzey buz denizlerinde Gözlerim bir gemi güvertesinde Çevirdim gönlümün yapraklarını Okudum, gelmişine...geçmişine! ... Tedavülden kalktı mutluluklarım Kendi jübileme kendim geç kaldım Karadutlar ezdim ayaklarımda Küpünde demlendi taze şarabım. Yalnızlık dilimde mahur bir şarkı Çocuksu gülüşün tortusu kaldı Sorma! ...halimden hiç memnun değilim Kristal damlalar üstüme yağdı. Gönül sarayımı ben kundakladım Karanfil çiğnedim içimi yaktım Dilek ağacına astım kalbimi Sarmısak bağladım, nazarlık taktım. Hesabı kitabı tutamaz oldum Gölgemi çağırıp fikrini sordum Açtım sokak kapı, kanatlarını Gözlerin uğramaz diye çok korktum! ... ŞİİR : Sedat Erdoğdu ![]() Yaşadıkça Öğreniyorum Hayatı Yaşadıkça Bütün seçeneklerim tükendi Elimde kalakaldı yalnızlığım Kanatlandı içimdeki martılar Duygularımı gurbete uğurladım. Hayaller sığındı gözkapaklarıma Gülümsedim güneşin objektifine Hatıralar karelendi fotoğraflarda Değişim rüzgarları esiyor gözlerimde. Yaşadıkça öğreniyorum hayatı Yaşadıkça ezilip büzülüyorum Yüreğimde arabesk bir burukluk Yaşadıkça eğrilip doğruluyorum. En çarpıcı paragrafı okuyor dalgalar Dilimde mısralar karanfillendi Mavi boncuklar serpiştirdi bulutlar Mutlu çocukluğumu göresim geldi. Son karneler dağıtıldı bugün Takdirname taşır soğuk duvarlar Size bir borcum vardı geceler Alın sizin olsun karnemdeki yıldızlar. Yaşadıkça öğreniyorum hayatı Yaşadıkça eğilip büzülüyorum Zihnimde en olmadık terapiler Yaşadıkça eğrilip doğruluyorum. ŞİİR : SEDAT ERDOĞDU ![]() UMUTLARIM Yüreğimde kuşku tohumları, Kollarını açmış bekleşiyor umutlarım. Avuçlarımın arasında sıkıştırdığım günlükler, Gelecekle ilgili kaygılar dolaşıyor beynimde. Nakış nakış dokuyorum hayallerimi, Çeyiz sandığımdan yayılıyor naftalin kokusu, Sahilden topluyorum çocuk çığlıklarımı, Ninnilerle büyütüyorum gözbebeklerimi. Geleceğimi bağlıyorum dilek ağacı dallarına Savruluyor bahtımın rüzgarında hatıralarım. Kavgasız bir dünyada yaşamak istiyorum; Hiroşima’ da kuruyan çiçeklerden, Bosna’ da yeşermeyen otlardan, Irak’ da savrulan yapraklardan, Siyah çelenkler hazırlıyorum sizlere… Çernobil’ den asit yağmurları yağdırıyorum Kendi iç denizlerime… Güneş kayıp gidiyor kirpiklerimin arasından, Gün batımında yakamozlar topluyorum sahilde. Saksıda suluyorum umutlarımı, Büyüdükçe küçülüyor hayallerim. Gençliğimi sığdırıyorum okul çantama, Yıldızları kapak yapıyorum defterlerime… Elveda çocukluğum, merhaba geleceğim Beni benden başka kim anlayabilir? Vedalar bırakıyorum tren raylarına Bir beyaz kuş uçuruyorum, gelecek güzel günlere… ŞİİR : Sedat Erdoğdu ![]() Yörükler Destanı Göçebe duyguların sabahındayım Sığındım soyağacımın gölgesine Suyun aynasında yıkandı benliğim Obalar kurdum düz ovalara Yörük çadırlarında tanıdım ilk zevki Çiğdemler yol aldı, gözlerimden sürgüne Avşar ağıtları yakıldı ardımdan Hep aynı karanlığa doğru yürüdü kervanlarım Dumanları tütüyordu Kayı boylarının Kartallar yüksek uçar, kurtlar ulurdu sessizce Gecenin dilinden konuşurdu çobanyıldızı Sınırları yoktu hayallerimin Sürüler kırpılıyordu kirpiklerimde Çıngıraklar bağladım saçımın her teline Süt mavisi gecelerde gülümsedi ay yıldız Kilim desenli hasır yastıklara uzandım, Kendi kültürümün gübresi kokardı rüzgarlarımda Uzak tarlaların hasadında orak sesleri Kirlenmiş dudağımda mecalsiz kıpırtılar Kaşları çatılmış silah gibi tetikte yüreğim Bir uçuruma yuvarlandı gözlerim Sesim yankılandı Toros eteklerinde Yörükler destanının, ateş cevheriyim. şiir: sedat ERDOĞDU Söküm Zamanı Yüzleri bakır, yüzüme demir kapılar kapanır Canımı acıtır ah bu küheylan bakışlar Nereye kaçsam yüreğimin zincirleri sallanır Nereye gitsem mevsimlerden söküm zamanıdır. Dağınık saçlı anılar süzülür parmaklıklardan Solmuş bahar yorgunudur geçmeyen zaman Fasıllar çalınır dertli dertli beton kıyılarımda Ardından kelebek suskunluğunda bir ışık tozu kalır Dışarı çıksam, sağnak sağnak yeşil, gözlerim kamaşır İçerde kalsam, hasretinin öpüşleri dudağıma yapışır Coşkularımın omurgaları gülmekten kırılır Şimdi tel örgülere tarla kuşları konmuştur Bütün vedalar depremdir, birazdan akşam olur Namuslu yosmalar gezer ara maltalarda Gecenin en mahrem yeri avuçlarımda En güzel yerlerimden hüzünlerim yırtılır Ateşler ekmek gerek şimdi toprağa Karanlığın ortasında yarasalar uçuşur Fukara çingeneyim el açtım yalnızlığa Elbet benim çığlığım duvarlardan duyulur. ŞİİREDAT ERDOĞDU ![]() Nisan Güzeli Yüreğime ince bir sızı bırakıp, Beni benden alır gidersin, nisan güzeli. İki kumru öpüşün kalır dudağımda Sevdalı bu yürek çatırdar orta yerinden Gülüşümün yarısına taş duvar dizer işçiler Kıyametler koparır rahmetiyle bulutlar Senden geri ne varsa bırakırım caddelere Yağmalarım gözlerindeki sahte cenneti Cehennem ateşini kucaklarım. Yüreğime ince bir sızı bırakıp, Beni benden alır gidersin, nisan güzeli. Siyahla karışır maviliklerim Dalgalara bırakırım, yazdığım mektupları Sonra peşine düşerim fırtınaların İnkar ederim bildiğim tüm doğruları Çiğner geçerim çilekeş yağmurları Sazendeler koparır bağrımın tellerini Gecenin çatladığı yerden haykırır, Sana şimşekler sunarım demet demet... ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Şeb_i Aruz Tekil zamanlarımı çıkardım hayatımdan Yeni bir sayfa açtım kendime, okuyorum Odamda yanıyor onsekiz meşale Çile dergahında gün dolduruyorum. Kudüm seslerinde dönüyor, boşlukta dünya Beyaz bulutlar içip, semaya dönüyorum Kızgınlıkla çarpıp gittiğim el kapısından Şimdi sevinçle O' na geri dönüyorum. Çalsın neyler, aşka açsın, bembeyaz güller Dost mecliste, derman bulsun, yorgun gönüller Hamdım, piştim, güçlendirdim sezgilerimi Başım eğik, elim açık, yare dönüyorum. Kendine has volümleri vardı dünyamın Şeb-i Aruz ayinlerde nice feyz aldım Gözyaşların dili yoktur, aynı ağlaşır Her bir dilde, her bir tonda, anlaşıldım. Tur Dağı' nda dolaştırdım yalnızlığımı Yıldızlara zikrettirdim O' nun adını Yüreğimde döndü durdu ak güvercinler Akar suda arındırdım günahlarımı. ŞİİREDAT ERDOĞDU ![]() Yanık Kokusu (İtirafçı) Toprak, yoksul tohumlarıyla başbaşa Dağlarımda en yaban kelimeler dolaşıyor Çığlık çığlığa tuttuğum günlükler Anısı olmayan fotoğraflar taşıyorum cebimde Gözlerimde ağlayan ateşler, dudağımda yanık kokusu Dilimde kandırılmış pişmanlıklar, İtirafçıyım... Yalanlar suçsuzdu, ihanetler de.. Bir korku filmi izliyordu çocukluğum Mevsimlerin zamansız döküldüğü Sararmış gazellere yazıyorum mısralarımı Yalancı baharlarda kayboldu gençliğim Bir sonsuzluk akıyordu geriye Bütün yağmur bulutlarını çekiyordu Zap suyum Meydanlarımda kitaplar yırtılıyordu Hasta bakışlarımı dayadım dizlerime Boynuna bir ilmek geçirdim kara gölgelerimin Mayınlar patlıyordu sınırlarında ülkemin Asker anaları şehit düşüyordu gözbebeğimde Şiirlerde aradım moleküllerimi Ey gözlerim, kesiksiz uykulara dal! ... Birazdan hain pusularda katliamlar başlar Işığını yalıt, susarak konuş, kendinden söz et, özetle Bugün dönüş tarihim, dönüyorum kendime Barınağa sığındı göz yaşlarım Acıların uzayan tüylerini kesiyorum Bütün kederlerden uzak bir TÜRKİYE istiyorum. ŞİİREDAT ERDOĞDU ![]() Aklı_Firarım Önce güneşi çizdim duvarlara Sonra günleri sıraladım yan yana Kaç kez ayak izlerimi çiğnedim kaç kez Kaç kez isyan bayrakları kaldırdım kaç kez. Mevsimler dönüp gitti kapımdan bilemediğim Yıldızlar kayıp gitti gecemden göremediğim... Ah...bu akşam aklı_firarım daha duramam Taş duvar çöktü gözlerime kaldıramam İçimde tutuşurken müebbetlik hasretin Zincire vursalar daha fazla kalamam... Önce bulutu çizdim tavanlara Sonra yağmurlar topladım beton avluda Kaç kez diken tellerine sarıldım kaç kez Kaç kez çığlık seslerine uyandım kaç kez. Seneler boşa geçti hesabını veremediğim Bayramlar gelip geçti çocukca gülemediğim... Ah...bu akşam fikri_dumanım daha duramam Anılar çöktü yüreğime kaldıramam Duvarda tüy dökerken boynu bükük takvimler Kalamam buralarda daha fazla kalamam... Aklı_firarım...Fikri_dumanım...halim perişan... ŞİİR EDAT ERDOĞDU ![]() Başıboş Bıraktım Duygularımı Sırt çantama doldurdum yalnızlığımı Hayallerimi sığdırdım ceplerime Tövbe yeşili mevsimden kalma yüreğim Geride yangınlar çıkarıp yürüyorum. Siyah sürmelerini çekmiş geceler Kirpiklerim kucaklıyor kirpiklerimi Kiraz yanığı dudağımda tebessüm Ardıma bakmadan şehri terk ediyorum. Başıboş bıraktım duygularımı Başıboş dolanır avare kalbim Son taksidi de ödendi arzularımın Başıboş geçiyor sensiz saatler. Bir damla kan pıhtısıdır hasretin Yine nakaratındayım ben bu sevdanın Parke taşlarımı ıslatıyor gözlerin Bir kaç yağmur bulutu çekip içiyorum. Sessizce indirdim kepenklerimi Seni düşündükçe mahvoluyorum Geceninin en mahrem saatindeyim Seni düşündükçe titreşiyorum.... Başıboş bıraktım duygularımı Başıboş dolanır avare kalbim Son taksidi de ödendi arzularımın Başıboş geçiyor sensiz saatler. Sedat ERDOĞDU ![]() Asi Bir Adam Asi bir adam heykeli gülümsüyordu Kaderine razı, yalnızlığıyla baş başa… Kırçıl sakalından, eriyen karlar süzülüyordu Güneşin son kırıntıları vuruyordu yüzüne. Söküldüğü toprağını arıyordu kökleri Hasretlik kuşları yemleniyordu, beton avlusunda Yamaçlarında dinleniyordu mutluluklar Gözleri, balıklama dalıyordu hayallere Dudağı hazırdı, anne sütünü emmeye Ateş marşları söylüyordu dili Acıları sessiz direnişlerde. Masallardaki kötüler giriyordu rüyalarına Sığındığı kanatları kırılmıştı gecelerinin Surlarla çevrilmişti yarınları Çelik postallarda eziliyordu ruhu Yıldızlar korkuyla düşüyordu gökyüzünden Bağrına bastığı, taş duvarlar çöküyordu içinde Hasretle büyüttüğü çiçekler kuruyordu defterlerinde Dirseğini yastık yapar, düşünürdü bu asi adam Annesini arıyordu kaybolduğu parklarda Demir parmaklıklar içinde bir garip serçe YOKSUNluk şarkısı çalıyordu kırkbeşlikte Anne kokusu yoktu, mahpushanede! ... SEDAT ERDOĞDU ![]() Gece Sendromu Hatırını yokladım yüreğimin Agorafobilerime inat, sıfırladım içimi Dolaştım bu şehrin kömür kokulu varoşlarında Film şeridine sardım kederli günlerimi Gözlerimle sundum kendimi kadehlere Lale devri cariyeleri, şarap sundu dudağıma Bertaraf ettim anksiyetemi(kaygı, endişelerimi) Acı çikolata sürdüm ekmeğime Deli gömleği giydirdim duygularıma Gece sendromlarımın farkına vardım Fahişeler emzirdi gözbebeğimi Göbek altı, kalın çarpılar çektim, çıplaklığıma Sadist duygularımı evde bıraktım Tavşan kanı bir sahilde demlendi ruhum Bir virgül aradım iç boşluğuma Depresyonda bunaldım, suçluluk duydum Sağ yanım agresif, sol yanım yorgun Bol sirkeli kahkahalar kalakaldı ardımda. ŞİİREDAT ERDOĞDU ![]() Kaval Kemiğini Üfledim İskeletimin Kefaletle özgür bıraktım duygularımı Bu şehrin yasasını çiğnedim kaldırımlarda Sessizce bir şarkı uydurdum torniston sözlerle Adımlarımın emrine bıraktım kendimi, avarece. İskandili tutmaz oldu zincirlerimin Kendini ifade etmekte zorlandı, tutuklu dilim Dümen suyunda gittim, fırdöndü yosmaların Kaval kemiğini üfledim iskeletimin Gözle görülür defolarını teğelledim varoşların Karaköy’ e aborda yanaştı yandan çarklı vapurlar Pusulam bu yalancı cennette şaşırıp kaldı Arduvaz grisi sisler kapladı etrafımı Hayatın aldanışına kapıldı, dalgın bakışlarım Pruva istikamet ilerledi yorgun saatler Ariya sancak, ariya kürek, ruhum karinada Palamara bağladım, çocukluğumun kaygısızlığını Çimavira dizildi Sirkeci’ de martılar Metoforik neonlarda yıldız tozları Propagandasını yaptım bu şehri İstanbul’ un Rus ruleti oynadım tinerci çocuklarla Değişmez kusurlarını sakladım Beyoğlu’ nun Sönmüş balon gibi büzüldü yüreğim Begonviller suladım sabaha kadar. Sedat Erdoğdu ![]() Sultan ( TÜRKAN ŞORAY ) Gecenin kabuğunu çatlatırdı kahkahaları Yıldız yağmurları vururdu penceresine Akşamdan kalma tozlarını süpürürdü çöpçüler Sivri papuçlarında eskirdi Karagümrük yolları. Tomurcuklar büyütürdü yanağında benleri Sürgün kirpikleri ehl_i keyif kapanırdı önünde Bir hilal saklanırdı masallardan kaçıp gözlerine Kül söylerdi ateş şarkılarını, yangınları kucaklardı dudağı Saçlarında karanfil satardı, yalın ayaklı tazeler Coşkular eksilmezdi mahallede, çengiler göbek atardı. Havadan sudan bahsederdi gökyüzünde bulutlar Toz olur savrulurdu İstanbul sokaklarında etekleri Siyah salkımları toplardı bağbozumu işçiler Sırtını sıvazlardı, yeşilçamın yosun tutmuş duvarları Titrek alevlerin dansı başlardı beyaz perdelerde Gözlerinin fenerinde yol alırdı, mavi kanatlı düşler Gramafon kuşları şakırdı bir balıkçı kahvesinde Örümcek ağlarına takılırdı çalar saatler Çağlayanlar gibi dökülürdü kristal kadehlere Bağrının tellerini koparırdı efkarlı sazendeler Parmağında zil sesi, ağrılarını bastırırdı elleriyle Nice hüzünleri vardı kuş sağnağı geçip giden Sultanlar gibi kurulurdu, kendi ördüğü hapishaneye. ŞİİR SEDAT ERDOĞDU ![]() Nisan Güzeli Yüreğime ince bir sızı bırakıp, Beni benden alır gidersin, nisan güzeli. İki kumru öpüşün kalır dudağımda Sevdalı bu yürek çatırdar orta yerinden Gülüşümün yarısına taş duvar dizer işçiler Kıyametler koparır rahmetiyle bulutlar Senden geri ne varsa bırakırım caddelere Yağmalarım gözlerindeki sahte cenneti Cehennem ateşini kucaklarım. Yüreğime ince bir sızı bırakıp, Beni benden alır gidersin, nisan güzeli. Siyahla karışır maviliklerim Dalgalara bırakırım, yazdığım mektupları Sonra peşine düşerim fırtınaların İnkar ederim bildiğim tüm doğruları Çiğner geçerim çilekeş yağmurları Sazendeler koparır bağrımın tellerini Gecenin çatladığı yerden haykırır, Sana şimşekler sunarım demet demet... ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() Sesli Konuş Yüreğim Sesli Konuş Aynada unuturum gözlerimi Kendimi ararım durgun sularda Geceler bataklık çeker kendine Çırpınır dururum karanlıklarda. Sağarım bulutun memelerini Taneler toplarım kaldırımlarda Yangından çıkarım yüreğim yanık Gülüşlerim düşer barikatlarda. İçimdeki çocuğu çekip alırım Çığlıkları kalır dudağımda Sesli konuş yüreğim sesli konuş Grevsiz işçiyim fabrikalarda. Azılı dişimi söker giderim Sessiz bir çoğunluk kalır ardımda Mahrem yerlerime bantlar çekerim Yasak afişlerim boş sokaklarda. Sesli konuş yüreğim sesli konuş Aykırı sevdamı sustur ağzınla Bu bahar da sarmadan sarmaşıklarım Hayat kayıp gider avuçlarımda. SEDAT ERDOĞDU Fotoğraflar Takılır kalırsın bir sabit noktada Masumiyet harcanır çocuk parkında Renklerle hesaplaşır patlar flaşlar Hatıralar dans eder fotoğraflarda. Karelere sığınır geçmiş hayatlar Ustalıkla gizlenir derin acılar Kendi yalanlarına tanıklık eder İçten pazarlıklı sahte insanlar. Poz verip ışıkların gölgelerinde Kayıtsızlığın keyfi objektiflerde Suretini arıyor yüzsüz bir adam Hayretle duraksayan negatiflerde. Yüzler var profilden cömert davranır Yüzler var cepheden çok mızmızlanır Değişik açılardan bakmak gerekir Gerçekler olduğundan farklı farklıdır. Kuşkusuz herkesin bir hikayesi var Herkesin gözlerinde derin manalar Her yüzde temsilinden geriye kalan Sahibine deşifre gülen bakışlar. ŞİİR SEDAT ERDOĞDU ![]() Hayaller Kurmadan Yaşayamam Gözlerinin perdelerini çekmişsin bu akşam Kapının anahtarını da değiştirmişsin Kucağında yaz bitmiş Bahçende güz yaprakları Üzerime örmüşsün duvarlarını Neden, neden, neden? Bir sebebi olmalı.... Yıkılsın dünya üstüme Varsın canı çıksın yıldızların Sol şeritten yürüdüm sessizce Ezip geçsin hatıraların. Kaç defa okumuştuk birbirimizi Kaç defa sağa kaydı dudaklarım Sol anahtarı kalbimin üzerinde Perdelerini neden çektin bu akşam? Neden, neden, neden? Bir sebebi olmalı... Bir asi şarkı var yüreğimde Güneşi koysalar ısınamam Tutun beni tutun uçuruma yaklaştım Bırakın düşlerim dağınık kalsın Hayaller kurmadan yaşayamam... ŞİİR SEDAT ERDOĞDU ![]() Soytarı Sırılsıklam bir gülüş Döküldü bulutlardan Göçmen kuşlar süzüldü Ebabil dudağımdan. Yüreğim kan ağlarken Sizleri hep güldürdüm Ateşten çemberleri Gözyaşımla söndürdüm. Körebeler oynadım Tiyatro sahnesinde Elim yüzüm boyalı Uyandım ter içinde. Duvardaki takvimden Kopardım mevsimleri Okyanusun dibinden Çıkardım fosilleri. Buz üstüne yazıldı İtalik kelimeler Güneşim yüz çevirdi Bu soytarı dediler. Oysa ben hepinizin Büyük boy aynasıydım Sadece gerçekleri Görmenizi sağladım. ŞİİR SEDAT ERDOGDU ![]() Berduş Siyah püskülleri sarktı gecenin Paranın kirinde dolandı zaman Maskeleri düştü hayallerimin Alkışlar yükseldi boş tiyatrodan. Gittin! ...ağlamadım, tuttum kendimi Senin yokluğunda bir berduş oldum Seçim sandığına attım kalbimi Kendime yepyeni bir parti kurdum. Beynimi kemirdi ince sorular Geçmişi yargılar, neden, niçinler Doksanlık ihtiyar ölümden korkar İçimdeki çocuk intihar eder. Kayıp gözlerini astım duvara 'Dönüş yok' levhası gördüm uzaktan Bilmeden takıldım çıkmaz yollara Sarhoştum ben aydım, döndüm tuzaktan. Sevdan bulaşıcı ince hastalık Yasak duygularım karantinada Dışarda yaz günü, kapım Aralık Öpüşler buz tuttu dudaklarımda. Huzurumu çaldı suçlu bakışlar Kaçtım habersizce mahpus damından Çizgisini aştı soruşturmalar Hiç ödün vermedim berduşluğumdan. İspirto kokulu günleri saydım Hasrete kıvrıldım Dicle Nehri' nde Durdum duraladım içimi yaktım Kalmışım ateşten çember içinde. Kahvede demlendi politikalar Sincaplar oynaştı kovuklarımda Otel odasında kirli çarşaflar Örümcek ağları duvarlarımda. Doldur meyhaneci içkiler benden Çalsın sivrisinek ben oynayayım Anılar dökülsün toprak testiden Boyalı gülüşler, ben hep aynıyım. Dağlar aramıza bir virgül koyar Yalnızlar korosu şarkımı söyler Yazlık sinemada perdeler solar Susma! ...sustuğunda yağmur çiseler. Mehtapla dans ettim durgun sularda Rüzgarın saçına bigudi sardım Narları ekşittim avuçlarımda Oturup kendime mektuplar yazdım. Çözdüm pontolonun iliklerini Hayat! ...artık sana aldırmıyorum Kaldırdım dünyanın eteklerini Sensiz yaşamaktan zevk almıyorum. Dünya sefasını kötüler sürer İyiler nedense erkenden gider Nüfus sayımında biri eksilir Muhtarlık sicilden kaydımı düşer. Şiir : Sedat Erdoğdu ![]() KAVAL KEMİĞİNİ ÜFLEDİM İSKELETİMİN Kefaletle özgür bıraktım duygularımı Bu şehrin yasasını çiğnedim kaldırımlarda Sessizce bir şarkı uydurdum torniston sözlerle Adımlarımın emrine bıraktım kendimi, avarece. İskandili tutmaz oldu zincirlerimin Kendini ifade etmekte zorlandı, tutuklu dilim Dümen suyunda gittim, fırdöndü yosmaların Kaval kemiğini üfledim iskeletimin Gözle görülür defolarını teğelledim varoşların Karaköy’ e aborda yanaştı yandan çarklı vapurlar Pusulam bu yalancı cennette şaşırıp kaldı Arduvaz grisi sisler kapladı etrafımı Hayatın aldanışına kapıldı, dalgın bakışlarım Pruva istikamet ilerledi yorgun saatler Ariya sancak, ariya kürek, ruhum karinada Palamara bağladım, çocukluğumun kaygısızlığını Çimavira dizildi Sirkeci’ de martılar Metoforik neonlarda yıldız tozları Propagandasını yaptım bu şehri İstanbul’ un Rus ruleti oynadım tinerci çocuklarla Değişmez kusurlarını sakladım Beyoğlu’ nun Sönmüş balon gibi büzüldü yüreğim Begonviller suladım sabaha kadar. Sedat Erdoğdu ![]() DOKUNMA Yüzüm bir zindandır dokunma, karalar bulaşır ellerine Dokunma alnımın çizgilerinden asi nehirler akar Sessizliğime sığınıp hüznümü renklendirme Gecelerimin dili tutulur, utancından küçülür yıldızlar Günahlara el açıp çağırma, ter kokuludur duvarlarım Çağırma güvercin karasıdır benim başı belalı sevdam Hasretim kapıda bekler, dualara ters düşer yalnızlığım Akdeniz kıyılarımda portakal ağaçları kokar Gizli gemiler yol alır içimdeki limandan Omuzlarıma basarak yükselir hatıralar Sesim bir çığlıktır dokunma, acılar bulaşır yüreğine Dokunma hayatıma öfkeli, şiddete meyilliyim Yıllardır uyuttuğum, ateşimi körüklendirme Bırak kendi mahpusluğumda yalnız kalayım. SIIR SEDAT ERDOGDU ![]() Soytarı Sırılsıklam bir gülüş Döküldü bulutlardan Göçmen kuşlar süzüldü Ebabil dudağımdan. Yüreğim kan ağlarken Sizleri hep güldürdüm Ateşten çemberleri Gözyaşımla söndürdüm. Körebeler oynadım Tiyatro sahnesinde Elim yüzüm boyalı Uyandım ter içinde. Duvardaki takvimden Kopardım mevsimleri Okyanusun dibinden Çıkardım fosilleri. Buz üstüne yazıldı İtalik kelimeler Güneşim yüz çevirdi Bu soytarı dediler. Oysa ben hepinizin Büyük boy aynasıydım Sadece gerçekleri Görmenizi sağladım. ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU ![]() YEŞİLÇAM**(Sadri ALIŞIK) Takma kirpikleriyle ağlaşıyordu bir kadın Rimelleri akıyordu duvarlarından, kışlık sinemaların Siyah_beyaz mücadelelerle geçip gidiyordu seneler En hüzünlü nağmesindeyim şimdi, yedinci sanatın. Büyülü cam önünde attığım şen kahkahalar Yeşil çamlar devriliyordu faili meçhul saatlerde Motor! ...sesiyle uyanırdı günaydınlarım Stop! ... sesiyle başlardı gerçeklerin acı dansı. Kameralara oynuyordu, ALIŞIK’ tı bu adam Dudakları aşınmış, Star’lar öperdi gecelerimi Güvercin kanatları uçuşurdu beyaz perdelerimde Tahta sandalyeler taşırdı uykusuzluğumu. Hangi mevsim yitirdim adımı, ben kimim? Hangi kaldırımlardan geçip gitti benliğim? Hangi dergiler alt_üst etti yaşantımı, Hangi sigara yanığı afişlerde maskeli gülüşlerim? Küfürlü mısraların boşluğundayım şimdi Gülüşlerim korkar oldu ağıtlarımdan Yalan gömleği giyip, yalan söylüyor dilim Marmara çırası gibi yanıyordu yıldızlar Tokat attım hayatın tüm kalleşliğine amaney Yalan da olsa, yüreğim kan ağlarken Size ağlamayı, size gülmeyi, size yaşamayı öğrettim. Şark ilinde, Tunç elinde, bakır diyarında Yandım, piştim, döndüm sufi çöllerimde Elimizde ekmek oldu İstanbul sokakları ALIŞIK’ tım, karanlıkta omzuma düşerdi başım Tophane rıhtımında gezer dolanırdım. Yaş da yanacak, taş da yanacak, tersine akardı yeşil ırmak Teoride unutuldu repliklerim, şarkılardı tek sığınağım. Bol yıldızlı cikletlerde artistik resimlerim Fakir kız, esas oğlan, rus ruletiydi oynanan Sürüldüm, sömürüldüm, dövdüm dövüldüm Suyu yaran hançerdi gülüşlerim Bütün çirkeflikleri gizledim makyajımla Aç kaldım, aç yattım, onurumla yaşadım Beyaz badanalı duvarları ben imzaladım Taksim’ de bir bank üstünde Uyudum bir daha uyanDIRILmadım! .... ŞİİR: SEDAT ERDOĞDU İtiraf_Name İtiraf Mektubu Aynada bakışır gizli suretim Mazide ağlaşır çocuk seslerim Bir harman yangını sanki yüreğim Uyurken uyanık yorgun gözlerim. Yağmurlar terennüm ediyor camda İnadım boğuldu azgın sularda İlk yaza tomurcuk açtı dallarım Yalnızlık sabrımın son sınırında. Kayboldu dağlarda batan güneşim Yanlışım, yanmışım, yanlış yerdeyim Kimi dost bildiysem vurdu sırtımdan Yüzünü çevirdi Ayçiçeklerim. Kitaplar dolusu suçluyum şimdi Birinci çekseydim derdim dinerdi Yol aldı gözlerin bulut misali Çığ gibi üstüme, üstüme geldi. Duvarda asılı iki telli saz Umurumda değil ne yaz ne ayaz Bağlanan köprüler çoktan yıkıldı Hayalin terk eder hiç iz bırakmaz. Saçları sarmaşık gözleri salkım Katıksız sözlerim sende hep aklım Ne olur yanımda olsaydın bugün İftarı seninle karşılasaydım. Kırıldı sigaram dumanı tüter Üstümde dolanır yıkık depremler Gönülden okunur sevda suresi Sağanak yağmurlarda demli saatler. Güneşim geceye inat doğuyor İçimde rengarenk balon uçuyor Zamanın en öksüz kuşluk vaktinde Dolunay buluta pusu kuruyor. Tutuştu ormanlar vuruldu kuşlar Saatli bombalar elimde patlar Yorulmuş sözcükler benden sorulur Halimden anlıyor bu taş duvarlar. Gökyüzü üstünde mavi bir tülbent Demirden ranzadır son istikamet Küçük kör pencerem önünde saksı Bu muydu yaşarken gördüğüm cennet? .. Telgraf hatları posta kodları Uzayıp giden o tren yolları Aklımdan sen geçtin, gözlerin geçti Gönlüme yamadım yalan aşkları. Acılar öğüttüm dibek taşında Ağıtlar kilitli dudaklarımda Kopardım tespihi düştü taneler Verdiğin dualı muska boynumda. Küçük bir serçedir dalda oynaşan Mehtaptır sulara dalıp sırnaşan Yamaca tutunmuş sisler gibiyim Sevdamdır kendini kıyıya vuran. Rüzgâra karıştı dilsiz bir ıslık Yıldızlar bakıştı gözleri kısık Baykuşlar ürküttü yalnızlığımı Hayattan beklentim kalmadı yazık. Gönlüme dolanır çile yumağı Ruhumu sarıyor hasretin ağı Alfabem olmayan harflere gebe Mutluluk içimde mektep kaçağı. Hep yanlış anladı beni anlayan Sehpada sallanır bir sağır sultan Ömrümün hırsızı geçen seneler Var mıdır ebedi, kim baki kalan? Kurumuş dudağım yandı şehvetten Kupa kız kaçırdım iskambillerden Çiçek tozlarıyla kirlendim bugün Son halka kırıldı zincirlerimden. Yemişli dallara kuşlar dadandı Çentikler attığım duvar utandı Alıştım cehennem azaplarına İçimde uyuyan Şeytan uyandı. Hayatın gerçeği yüzüme çarpar Sırtını çevirdi sevdiğim dostlar Karınca üşüştü bal peteğime Beni bu acılar tutuklu kılar. Baş etmek mümkün mü? Cilveli kader Buruşuk geçmişi zaman ütüler Divane yüreğim söz dinlemiyor Yaramaz bu çocuk uyarı bekler. Karşıma dizildi unuttuklarım Siyaha boyandı kaldırımlarım Umudum tükendi son istasyonda Katardan ayrıldı yük vagonlarım. Yaz günü uyandım pamuk dalından Dirildim eskimiş bir uygarlıktan Mutluluk sıvıştı kaçtı elimden Kalbim, kır kendini çık kabuğundan. Öfkeli yalnızlık meydan okuyor Halıcı kuşlarım kilim dokuyor Kendi boşluğunda dönüyor dünya Varoşta ışıklar tek tek sönüyor. Güz geldi soyundu ağaçlara bak Ödünç bir elbise sensiz yaşamak Öylesi eğreti bu yer dar bana Dönülmez yoldayım karanlık sokak. Rüzgârla buluştu yüksek tepeler Anason dalında acı gerçekler Yıllanmış şarabın tadında hasret Gözlerim fitili çekip ateşler. Derdimi mektupla sana anlattım Geceyi dost tutup seni aldattım Kaçak yolcusuyum geçen zamanın Çok şükür bu günü çabuk atlattım. ŞİİR Sedat Erdoğdu ![]() ŞİRKETİ HAYRİYE VAPURU Küçük bir odada sorgulanırım Yanlış düşündükçe doğrulanırım Ağzımda dolanır bir okka sakız Şişirip patlatsam tutuklanırım. Şirketi Hayriye vapurundayım Beyaz bir bayrağım dalgalanırım Memleket üstüne türküler söyler Düzenler bozarım düzen kurarım. Defterde kurumuş zeytin dallarım Asi bir nehirdir kalp atışlarım Kurşunlara gele kurşunkalemim Uçan martılarla mektup yollarım. Şirketi Hayriye vapurundayım Hayal denizinde tüter dumanım Yaşarken kimseler bilmez kadrimi Ben öldükten sonra anlaşılırım. ŞİİR SEDAT ERDOĞDU ![]() HÖKÜMET Canla başla çalışırsın Faturayı zor ödersin Her cephede Savaşırsın Diyorlar ki beyhudesin… Anadan yok babadan yok Dert ararsan çok oğlu çok… Duy sesimi ey Hökümet Yalan söze karnımız tok… Elin oğlu götürüyor Yer deveyi, hamutuyla Gözü doymaz, ey utanmaz Yaşar insan, onuruyla! ... Orta sınıf, ortada yok Zam istersen, çok oğlu çok Yüreğimiz nasırlaştı İster yıkan, istersen kok… Çöktü sinir sistemimiz Bak bitiyor pillerimiz Ey hökümet kalmadı hiç Dayanacak hallerimiz… Cepler delik mangırlar yok Akıl veren çok oğlu çok Ay sonunu zor getirdik Karnımız aç, gözümüz tok... Kartlarımız uçuşuyor İcralar kuyruk bekliyor Bak postacı, kaç geliyor! Battı balık yan gidiyor… Şiir: Sedat ERDOĞDU ![]() VETO Yüreğimi sundum sana Ya onayla…ya veto et! Ruhum biraz bunalımda Ya sev, ya da… idare et! … Yine küstü Amerika Petrol çıktı düştü borsa İstatiksel sapmalar var Yetiş doktor imdadıma… Motivasyon sarsıntıda Ya imzala…ya veto et! Alışkınız biz bunlara Ya uy buna…ya da çek git! ... Kahvelerde verdik mola İskambilden baktık fala Benzin va… da… biz mi içtik? Yetiş doktor imdadıma… Din kardeşiz atıp tutma Ya onayla…ya veto et! Aman dikkat hapı yutma Ya çarpı at…ya izah et! … ŞİİR: Sedat ERDOĞDU ![]() ANLADIK Film mi çevriliyor, ne bakıyorsun Ayı mı oynuyor, ne gülüyorsun? Sana yüz vermedik, astar istersin Anladık sen şimdi, kaşınıyorsun… Yürü Edirne’ den, Kars’ a varırsın Kendine yalancı, şahit ararsın Biletini kestim, artık ben senin Kapı kenarından, yer ayarlarsın… Benden başkasında, ne buluyorsun? Çık git yüreğimden, ne duruyorsun Boş lafa karnım tok, anca gidersin Anladık kendini, kandırıyorsun SÖZEDAT ERDOĞDU ![]() BİLSEK Ona buna kandık, nazara geldik Bilsek hemen orda, kurşun dökerdik Ona buna yandık tufaya geldik Bilsek hemen ordan, kaçıp giderdik… Ortalık toz duman, boş yere gerdik Havalara uçtuk, tavana değdik Limitimiz doldu, rengimiz soldu Bilsek kalbimize, çarpı çekerdik… Ona buna baktık, yan yana geldik Bilsek dikiş atmaz, teğel sökerdik Ona buna yandık, oyuna geldik Bilsek yarı yoldan, teğet geçerdik. Sözedat ERDOĞDU ![]() SENİ GÖRÜNCE Ayaklarım titredi, seni görünce Ateşim yükseldi, şu dilim sürçtü Mozoleye döndüm, kaldım öylece Tansiyonum çıktı, şekerim düştü… Bakışınla doldurdum, rezervlerimi Naif yanlarımı, yeni fark ettim Heyecandan unuttum, repliklerimi Bayılmamak için, biraz sabrettim. Kuvvetlice sarıldım, yüklemlerime Gönlümü okşayan, haplardan seçtim Kızılcıklar topladım, eteklerime Dudağından içtim, kendimden geçtim. ŞİİRedat ERDOĞDU ![]() ADIMIZ HIDIR Unumuz geldi, değirmenden Canımız çıktı, öpülmekten Yollarım mıcır, üzerim gıcır Dört köşe oldum, ben keyfimden… Hazıra dağlar, dayanmaz oldu Fırtınalar dindi, sular duruldu Çifter dikişle, sınıfları geçtim Peder bozuldu, okulum dondu… Sudan çıkmış balığa döndüm Kurudu kaynak mum gibi söndüm Adımız Hıdır, halimiz budur Toplayıp böldüm, doğruyu gördüm… İki lisanla, yetinmez oldum Büyük atlasta, her yeri buldum Zor tutturdum, ünüversiteyi Çok okudum, gözleri bozdum. Sözedat ERDOĞDU ![]() GÖNÜLLÜ MAHKUM Suçları üstüme kakaladı Zaptiyeler gelip yakaladı Fotokopim çıktı emniyette Masumuz kimseler inanmadı… Elimi gözümü bağladılar Sırtımı güzelce kaşıdılar Yalancı şahit o bakışlar Zavallı halime acımadı… Deliller ortadan kaldırıldı Mahkemede savcı tutukladı Ben gönüllü aşk mahkumuyum Derdimi kimseler anlamadı… Hatırımı sordu falakalar Ayağımı sıktı prangalar Kalorisi yüksek çikolatalar Bir türlü peşimi bırakmadı… Söz Sedat ERDOĞDU Arastirma / Editor: cCc & Murat Alp Tenay & Y ![]() |
![]() |